16 Eylül 2010 Perşembe

KURUMSAL YÖNETİŞİM

KURUMSAL YÖNETİŞİM ( CORPORATE GOVERNANCE) HAKKINDA
Kavram
“Corporate Governance” veya Türkçe ifadesiyle “Yönetişim”in tek bir tanımı mevcut olmayıp, farklı şekillerde yorumlanabilmektedir. Genel olarak (kurumsal) yönetişim kavramının adil, saydam, hesap verme ve sorumluluklar başta olmak üzere tüm kuralların iyi tanımlandığı kurumsal verimliliğin artırılmasına yönelik bir anlayış olduğu söylenebilir. Bu bağlamda yönetişim / kurumsal yönetişim yalnızca özel sektörü değil, kamusal alanı da kapsayan bir olgudur.
Bilindiği gibi şirketler, öncelikle kendi ortaklarına, sonra çalışanlarına ve diğer ilişkide bulundukları çevrelere (müşterilerine, tedarikçilerine, vb) karşı sorumludurlar. Kurumsal yönetişim anlayışı ile şirketler, kendi sorumluluklarının bilincinde verimliliklerini artırarak, ortaklarının elindeki hisselerin değerini artırabilir ve bu süreçte ilişkide bulundukları tüm kişi ve kuruluşlarla olan ilişkilerini yasalara ve ahlaki değerlere uygun yürütülebilirler. Kuramsal olarak yönetişimin amacı, kapitalizmin içinde barındırdığı kar dürtüsü nedeniyle oluşabilen ve topluma zarar verebilecek sapmaları denetim altında tutmaktır denilebilir. Zira küreselleşme nedeniyle bir ülkede veya büyük bir şirkette meydana gelen krizin etkisi yerel boyutları aşmakta, tüm dünyayı etkileyebilmektedir.
Son yıllarda gerek küresel düzeyde gerekse özellikle gelişmekte ülkelerde meydana gelen şirket birleşmeleri ile ekonomik krizler “Kurumsal Yönetişim” (Corporate Governance) kavramına dikkatleri çekmeye başlamıştır. Küreselleşme akımı kapsamında ve özellikle dünyada ve ülkemizde yaşanan krizlerden sonra şirketler kendilerine yeni ortak bulma arayışına girmişlerdir. Bu bağlamda da iyi yönetişimin önemi daha belirgin hale gelmiştir. Çünkü iyi yönetişim sahibi olmayan şirketle birleşmek büyük riskleri de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle sermaye ihtiyacı olan ve dünya şirketi olmak isteyen şirketler yönetişim kavramını kendi şirket kültürlerine dahil etme ihtiyacı hissetmeye başlamışlardır.
Nitekim bu arayışlar sonucunda uluslararası düzeyde, OECD nezdinde başlatılan çalışmalar sonucunda 1999 yılında “Kurumsal Yönetişim İlkeleri” yayınlanmıştır. Bunun ardından bir çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de bu konuda SPK ve İMKB ile birlikte TÜSİAD tarafından çalışmalar yapılmıştır. Bu konuda en etkin çalışma TÜSİAD tarafından gerçekleştirilmiş, bu kuruluş bünyesinde bir çalışma grubu kurularak söz konusu ilkelerin dilimize çevrilmesi ve tanıtılmaları sağlanmış, şirket yönetimleri için kurumsal yönetişim ilkeleri ve aile şirketlerinde iyi yönetişimin sağlanması konusunda öneriler getirilmiştir.
Bu bağlamda yurtdışında daha önceleri sorgulanmaya başlanılmasına rağmen, Türkiye’de kamu veya özel sektör olarak bu ilkelere henüz alışkın olmadığımızı ve Türkiye için "Yönetişim" kavramının oldukça yeni bir kavram olduğunu söyleyebiliriz. Ekonomi alanında iyi yönetişimin geliştirilmesinde önderlik etmesi gereken kurumların başında SPK, İMKB ve BDDK gibi kurumlar gelmektedir, kamusal alanda ise iyi yönetişimin itici güçlerinin sivil toplum örgütleri (STÖ) olduğunu söyleyebiliriz.
OECD’nin Kurumsal Yönetişim İlkeleri
OECD’nin 1999 yılında açıkladığı “Kurumsal Yönetişim İlkeleri” 5 ana başlık altında toplanmaktadır. Bunlar kısaca;
1-Hissedar haklarının korunması: Bu ilkeye göre temel hissedarlık hakları; mülkiyet haklarının kaydedilmesi, hisse senedinin devredilmesi, şirketle ilgili zamanında ve düzenli bilgiye sahip olma, genel kurula katılma ve oy kullanma, yönetim/ denetim kurullarını seçme ve kardan pay alma hususlarını içermektedir.
2- Hissedarlara eşit davranılması: Azınlık payları ve yabancı hissedarlar dahil olmak üzere aynı sınıftaki tüm hissedarlara eşit davranılmalıdır. Hissedar oy hakkı konusunda hisse senedini almadan önce bilgi sahibi olabilmeli, bu hakla ilgili değişiklerde çıkarları doğrultusunda asaleten veya vekaleten oy kullanabilmelidir. Genel kurul prosedürü hissedarın oy kullanmasını zorlaştıracak nitelikte olmamalıdır. İçeriden bilgi ve manipulatif hareketler yasaklanmalı, yönetim kurulu üyeleri ve diğer yöneticilerin önemli işlemler konusunda açıklama yapmaları sağlanmalıdır.
3- Diğer menfaat gruplarının rolleri: Şirketle ilişkisi bulunan menfaat gruplarının (Çalışanlar, vb) yasalarla verilmiş hakları tanınmalı, istihdamın ve refahın artırılması ve mali açıdan sağlıklı bir şirket oluşturulması amacıyla bu gruplarla şirket arasındaki işbirliği teşvik edilmelidir.
4-Kamunun aydınlatılması ve saydamlık: Şirketin mali durumu, performansı, mülkiyeti ve yönetimi ile ilgili hususlar dahil olmak üzere şirketle ilgili tüm konularda zamanında ve doğru bilgilendirme yapılmalıdır.
5-Yönetim kurulunun görev ve sorumluluğu: Şirketin stratejik açıdan yönlendirilmesi, yönetim kurulunun şirket üzerinde etkin gözetimi ve hissedarlara karşı yönetim kurulunun hesap verebilirliği güvence altına alınmalıdır. Kurumsal Yönetişimin Geliştirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemler Kurumsal yönetişim ilkeleri, esasında sermaye piyasalarında halka açık ve menkul kıymetleri borsada işlem gören şirketler için aranan koşullar olmak durumundadırlar. Bu standartların tümüyle yerine getirilmesi açısından öncelikle şirketler hukuku ile ilgili düzenlemeler yapılmalıdır:
- SPK ve diğer denetim kuruluşlarının daha etkin çalışmasını sağlayacak önlemler alınmalıdır.
- Tüm hissedarların oy vermeye katılmalarını sağlayacak hukuksal ve teknolojik alt yapı geliştirilmelidir.
- Şirketlerde karar alma, icra etme ve denetim işlevlerinin birbirinden ayrılması sağlanmalıdır.
- Şirket denetçilerinin görev alanının genişletilmesi ve bu kişilerin mesleki yeterlilik sahibi olmaları şartı getirilmesi gerekmektedir.
- İyi yönetişim ilkesinin sadece sermaye piyasası hükümlerine tabi şirketlerle sınırlı kalmayıp tüm şirketlere yaygınlaştırılmasını teşvik edecek düzenlemelere gidilmelidir.
Kamusal alanda da iyi yönetişimin geliştirilmesine yönelik önlemler alınmalıdır:
- STÖ’nin teşviki için gerekli önlemler alınmalıdır, katılımcı demokrasi geliştirilmelidir.(Örneğin Siyasi Partiler Kanunu veya derneklerle ilgili düzenlemeler)
- Devlet teşkilatı erkler ayrılığı ilkesi çerçevesinde gözden geçirilerek gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun yeniden yapılandırılması, vb.)
- Kamu şirketleri ile özel sektör kuruluşları arasındaki farklılıklar kaldırılmalı, Rekabet Kurumu daha bağımsız ve etkin kılınmalıdır. Sonuç olarak; küreselleşme olgusu karşısında en az zarar veya en fazla yarar görmek ancak iyi yönetişimin geliştirilmesi ile mümkün olabileceği, kamuda kamu şirketlerinin yanısıra karar veren, izin veren ve yargılayan merciler bulunduğu düşünülürse, kamu ve özel sektörün iyi yönetişim anlayışını ancak birlikte gerçekleştirilmesi durumunda ülkemizin yerli ve yabancı tüm iş adamları ve yatırımcılara uygun hale geleceği söylenebilir.
Ali Güner TEKİN

angelfire.com